“NEJAT
UYGUR’UN VEFATI” YAHUT
“KELOĞLANA VE KARAGÖZE VEDA”
“Bir gün tiyatronun ışıkları sönecek, zil
sesleri susacak ve tiyatro perdesi sonsuza kadar üzerime kapanacak. İşte o
zaman giderken tüm üzüntülerinizi yanımda götürerek size sadece kahkahaları
bırakacağım.”
Nejat Uygur
Işıklar söndü, zil sesleri sustu ve perde onun
için sonsuza dek kapandı. Tam da dediği gibi oldu büyük ustanın. Vasiyetindeki
gibi bize sadece kahkahaları bıraktı ve de ondan arta kalan boşluğunu. Sahnenin
son efendilerinden biri daha büyük oyuna katılmak üzere terk-i diyar eyledi.
Yanlızca Nejat ağabey mi, Ferdi Özbeğen, Tekin Akmansoy, Savaş Akova, Müslüm
Gürses, Metin Serezli, Dinçer Çekmez, Yaşar Güner, Tuncel Kurtiz, Turgut
Özakman… Uzayıp gidiyor liste. Biz 2013’de çok eksildik, her zamankinden biraz
daha çok.
Nejat Uygur’un vedası farklı bir boyut
taşıyordu bu vedalar içinde. Kemal Sunal ve Erol Günaydın’dan sonra Nejat
Uygur’la birlikte biz Keloğlan’a ve Karagöz’e de veda ettik. Yazıma
tanzimatvari bu başlığı seçmemin sebebi de budur. Bin yıllardır bu toprakların
insanlarının zihinlerinde ve muhayyilelerinde yaşamış bir kahramandır Keloğlan.
Saf, masum aynı zamanda zeki, kendisine yapılan kötülükleri, ona karşı
hazırlanan oyunları boşa çıkaran, güldüren, eğlendiren bizden biri. Bir koca
anacığı, bir uyuz eşeği bir de kel başı. Bir zaman Rüştü Asyalı ile vücud buldu
sinemamızda ama ondan çok ninelerimizin, dedelerimizin masallarında, çocukluk
anılarımızda yaşadı. Ve Karagöz, aynı Keloğlan gibi asırlardır bize bizi anlattı, güldürdü,
düşündürdü, çok sevildi ve çok izlendi. Kah saraya kadar yükseldi, padişahların
huzurunda izlendi kah Direklerarası’nda fakirin, yoksulun, gelen geçenin neşe
kaynağı oldu. Görünüşte cahildi, lafları da biraz tersten anlıyordu ama
masumdu, kötülük yoktu içinde. Zaman geçti masalları anlatanlar göçtü, masallar
unutuldu. Hayalbazlar hayal oldu, Karagöz tozlu raflarda kaldı ama sinemada biz
Keloğlan’ı, Karagöz’ü izlemeye devam ettik yıllarca. Kemal Sunal buna Keloğlan,
Karagöz demedi de Şaban dedi, ismini değiştirdi, yüzünü sesini verdi ama
karakterini değiştirmedi. Aynı Keloğlan, Karagöz gibi Şaban da saf, masum,
zeki, fakir, gülünen ve halkça sevilen bir karakter oldu. Sonra Kemal ağabeyi
de yitirdik. Meddahımız Erol Günaydın gitti sonra. Bir de Nejat Uygur vardı,
sinemada da boy gösterdi, alkış aldı ama en çok tiyatro sahnelerinde sevildi.
Bizim Nejat ağabeyimizdi o, Cafer beyimiz, Minimini Minti’mizdi. Karagözvari
bir havayla kelimelerle oynardı, ondan başkasına da yakışmazdı, güldüremezdi
kimse böyle ustalıkla. Yeri geldi Özal’a Özal’ı izletti. O, karakterlerini
masumiyeti bir kaide yapıp üzerine oturttu. Hangi isimle hangi oyunda izlersek
onu hep bunu gördük. Ezilen bir karakter, genellikle yoksul, cahil ama hakkını
yedirmeyen, masum, saf, sevecen… Keloğlan’dı o, Karagöz’dü. Ardında milyonların
severek izlediği; Hanedan, Kaynanatör, Sizinki Can Da Bizimki Patlıcan Mı,
Param Yok Memet, Cibali Karakolu, Minimini Minti, Zamsalak, Aman Özal Duymasın,
Alo Orası Tımarhane Mi, Hastane Mi Kestane Mi, Miğferine Çiçek Eken Asker ve
daha aklıma gelmeyen sayısız oyun bıraktı. Hepsi çok izlendi, hepsine çok
gülündü. Popüler olmanın rahatlığıyla kaliteden asla ödün vermedi. Çok şey
yazılır çizilir, çok şey söylenir daha büyük usta için. Nejat ağabeye Allah’tan
rahmet sevenlerine ve ailesine başsağlığı diliyorum. Daha çok şey derdim ama
Nejat ağabeyin ifadesiyle “Anlayan anladı”. Selamlar ile.
Ümit
Yavaş
mityava@gmail.com
Etiketler: Çayyaş Edebiyat, Ümit Yavaş