YASAĞIN BÜYÜSÜ
Bu kadar mı güzel olur yasağın tadı. Âdem’i
suçlamıyorum artık yasak elmayı yediği için. Yasak diye mi böyle cezbedici
seninle olmak, yoksa ruhumu anladığın, içimi gördüğün ve bana saygı duyduğun
için mi böylesi tutkuyla bağlıyım sana? Seni tarif edecek sözcük bulamayınca
sözcüklerle oynaşarak anlatmayı denedim hislerimi. Bana yasak oluşunu ve
yasağımın tadına doyulmaz hazzını dillendirmek için gecelerce uykusuz kaldım.
Yapılabilecek ne varsa haz veren, sen yanımdaysan
güzeldi. Karşında yemek yemek, konuşurken seni izlemek, gözlerinde boğulup,
dudaklarında kavrulmak, dokunuşlarınla arşa çıkmaktı senli zamanların tarifi. Bir
düştü ve düş bitti.
Sana ait olamamak kadar yakmıyordu canımı bana ait
olamaman. Özgürlüğümün bedelinin seni yitirmek olduğunu bilseydim esaretim bir
ömür sürsün diye kendim için değerli neyim varsa feda edebilirdim. Tek başınalığa
bürünen senli yanımın içinde bulunduğu bu ölüm sessizliği senli benin tarifini
daha da zorlaştırıyor. Seni, senliyken beni ve senle beni tarif edemiyorum.
Sevmenin ayıp ya da günah olmadığına dair büyük inancımdan dolayı seni
sevmekten vazgeçmiyorum. Senin yasakken aşkın olsam da sen halen içimdesin.
Yasağın büyüsü içindeki küçük sevgilini anmasan da anıldığını duyumsa rüzgârda
titreyen yapraklarda.
Anlayamıyorum aslında. Yasağın büyüsü müydü beni sana
cazip gösteren? Yasak bitince büyü de sona erdiği için mi benden kaçışın? Cesur
sanmıştım seni. Meğerse korkakmışsın. Aşk sandığım bu şey senin oyununmuş ve
oldukça mızıkçıymışsın. Çok bekledim; ama hala aramadın ve biliyorum hiç
aramayacaksın.
Ruhumun hiç ışık almayan yerlerini aydınlatan senimin
aslında hiç benim olmadığı gerçeğine göz kırpar haliyle oluşturduğu tezatın
içinde kafa karışıklıklarıyla bendeki seni bir yerlere oturtmaya çalışıyorum;
başaramıyorum. Sevgilim desem dilim yanar, aşkım desem ağzımda cam kırıkları,
canım desem canımın benden başka sahipleri vardı. Sana tek diyebildiğim şey;
“Sen benim buruk yanımsın.” oldu. Hem sahip olduğum hem asla ulaşamadığımsın
sen. Feodal ve ataerkil yanlarının beni çektiği, romantik ve çocuksu yanlarının
beni göklere çıkardığı bir gönül ağrısı ve sevmeye hakkım olmadığı halde
sevdiğimsin, sen benim hüzün yanımsın. Tarifin imkânsıza yakın olsa da sarılıp
kaleme kâğıda, anlatacağım kimse bilmese de bendeki seni uçsuz bucaksız
beyazlığa.
Sen benim buruk yanımsın. Güneşin vurmadığı gölgede
kalan yanım. Kimselerin bilmediği kendime sakladığım. En çok ayazda kalmış olup
da rüzgâra savuramadığım, alıp alıp defalarca sineme sardığım yanımsın. En çok
kanayan yarama sarmaya çalıştığımsın. Sardıkça kanayan kanadıkça sardığımsın…
Sen benim buruk yanımsın. Her doğan günle bir kez daha
ümidimi yıkan tarafımsın. “Olmadı olmayacak” dedirten hain düşmanımsın. “Ah
çıksa gelse şimdi…” diyecek kadar kendimi kaptırdığım saflığımsın. “Çıksa ve
gelse, alsa ve götürse…” diye çırpıp duran kanadımsın. Ve her defasında kendime
kırk kez söyleyip kırk kez yanıldığımsın.
Sen benim buruk yanımsın. Söküp atamadığım umut
çiçeklerini gömdüğüm toprağımsın. Bahar gelir yeşerir diye yağmur çamur, kar
kış demeden suladığımsın. Olur da bir gün açarsın diye beklediğim sevdamsın.
Sevda çiçekleri açar mı bilinmez; ama umudumu umuduna bağladığımsın.
Sen benim buruk yanımsın. Dar vakitte bulup tez
zamandaki kaybımsın. “Ne olur kal benimle” dedirtecek kadar yalvardığımsın. “Sensiz hayatı istemiyorum”
diyecek kadar uçurumdan kendimi attığımsın. Geceyle gündüzümü, yanlışla doğrumu
karıştıran arafımsın. Sahi sen benim soldan soldan vuran yanımsın.
Sen benim buruk yanımsın. Sensizken anlamını yitiren hayatımsın. Bütün
kelimelerime yüklediğim anlamsın. “Sen” diye başlayıp da bitiremediğim üç
noktamsın. “Sen, sen, ille de sen” diye durup durup nefes aldığımsın. “Sen
varsan ben varım” dedirtecek kadar kendimi hiçe saydığımsın. Kaderi kaderime
yazılsın diye her gün Yaratıcıya yalvardığımsın. Aklımda, yüreğimde ve duamda
olansın.
Sen benim buruk yanımsın. Bakışına hasret kaldığım, sesine özlemle
bağlandığımsın. Özlemim, hasretim, bakmaya doyamadığımsın. Bahtıma doğanımsın.
Olmazsa olmazımsın. Nefretim, öfkem, kinim, sevincim, umudum, düşüm, rüyam,
hayalim; ama en çok ağlatan, en çok da kanatansın… Sen tarifi imkânsız
aşkımsın.
Kimin umrunda ki hayat artık akmıyorsa…
Etiketler: Demet Yener
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa