18 Eylül 2013 Çarşamba

Gidiyorum


Dingin ruhum sıtmalı anıları tüketiyor şimdi. Hangisi doğru, hangisi gerçek? Ne yaşıyorum, nasıl yaşıyorum bilmiyorum. Bir düş gibi hayatı terk edişim. Hummalı bir çıkış bu hayattan. Gün ışığına hasret gözlerimde sevda oyunları oynuyor kirpiklerim. Yağmurlu ve fırtınalı bir havasındayım ömrümün. İçim çok acıyor. Kalabalıklara gömülü yalnızlığımla çıplak ayaklı bir kız çocuğu gibiyim. Bilincimin en körpe ve deneyimsiz alanlarında, hayatıma, bana ve geleceğime dair çok önemli kararlar vermiş olmanın diyetini ödediğim günlerindeyim hayatımın. Avuçlarımda anlamsızlıklara dair ter damlaları, boş çabalarımın birer nişanı gibi parlıyorlar gün ışığında. Acı gerçekler birbiri ardına indiriyor tokadını yüzüme. Öyle tokatlar ki bunlar, kızaran yüzümle yetinmiyor ve izleri kalıyor benliğimde. Şimdi kurumuş bir çiçek gibi gençliğim. Hızla akan hayata direnemeyip un ufak oluyor geçmişim. Yaşanmışlığım artık sadece anılarda, hatırlayabildiğim…
Kalabalıklar içinde çok yalnızım. Hiçbir ses yetmiyor yalnızlığımı dindirmeye. Anlayan yok hiç yalnızlığımın derinliğini. Karanlıkta, kör gibi el yordamıyla yaşıyorum hayatı. Ruhum çürük içinde. Talihsizce çarpıyorum hayatın sivri köşelerine. Yaşamak çılgınca zor geliyor birçok an. Belirsizliğin dibine vurmuş durumdayım. Usumun uslanmayan yerlerinde usulsüz düşünceler geziniyor.  Çok korkuyorum. Parmaklarımın ucunda yürüyorum çoğu zaman. Ayakkabılarım elimde, sessiz ve kasılmış halde. Fısıltılarım bile çığlık gibi. İçimde delicesine bağıran bir kız çocuğu can çekişiyor. Gözlerimde güzel günlerin hayaliyle dalıyorum uykulara, bitmez rüyalara. Derken kâbus oluyor rüyalarım. Hayallerimle renklenen rüyalarımda gözlerim açıkken daldığım çok derin bir uykuyu görüyorum. Öyle bir uyku ki uyanmama bir türlü izin vermiyor. Bedenim yavaş yavaş soğuyor. Ruhumun benden ayrıldığını hisseder gibiyim. Etraf buz kesmiş gibi. Güneşten yanmış esmer tenimin rengi beyaza dönüyor.
Ölüyorum. Ölmek
istemiyorum ama kolum kanadım kırık sanki.
Sıçrayarak uyandığım yatağımda, rüyamın aksine kan ter içinde buluyorum kendimi.
Yanıyorum…
Alev alev…
Sımsıcak, sıcak, ateşlerdeyim…
Peki, şimdi hangisi rüya? Ölüyor muyum yaşıyor muyum?
Ölüyorsam neler düşünmeliyim?
Yaşıyorsam sevinmeli miyim?
Ayrıca neden kaskatı bedenim?
Neden kımıldayamıyorum?
Yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgide her şey karmakarışık. Sanki insanoğlu, Tanrı'nın sürülmemiş bakir topraklarına atılmış ve eskiyip yitmiş değersiz ruhlar gibi.
Bulut gölgesinde yaşarım. Yağmur damlalarında yaşam bulurum. Rüzgârın getirdiklerine ilgi duyarım. Şimdilerde rüzgâr sadece kuru yapraklar getiriyor. Onların da üzerinde benim ruhumdakiler gibi derin çatlaklar var, sahibi belirsiz yaralar var. Hangi rüzgârsa onları dallarından koparıp uzaklara savuran, söylesem beni de götürür mü masal ülkelerine?
Karmakarışığım.
Daha önce hiç bakmadığım gibi bakıyorum geçmişe, düne, dünüme. Bakış açım her değiştiğinde başım daha da dönüyor.
Resimler ters düz olurken kafamın içinde, kiminin rengi değişiyor, kiminde cam kırıkları ve kan damlaları. Gittikçe soluyor bazıları. Dokunduğum resim alev alıyor, “Bırak beni!” diyor. Artık anlıyorum ki oldukları yerde çok mutlular, dönmek istemiyorlar, yalnız bırakılmak istiyorlar.
Başıboş hislerim savruluyor oraya buraya, düne, bu güne. Etrafımdaki kalabalıktan kimi üzerine basıyor dağınık hislerimin, kimi itiyor elinin tersiyle.
Yaralarım büyüyor.
Kendimden nefret ediyorum.
Yalnızlıktan nefret ediyorum
Anlaşılmamaktan nefret ediyorum.
Uzaklaştıkça bedenimden, adeta hafifliyorum.
Hayata tutunmak için hiçbir sebebim yok nasılsa. Kolumdan tutup da “Gitme, kal!” diyen de yok. Artık veda zamanı.
Şimdi iyiden iyiye buz kestim.
Kendimin üzerinden kendime bakıyorum. Sakin, sessiz, huzurlu, yalnız ve uyumakta olan bir prenses gibi görünüyorum. Yaşarken baktığım aynalar bana kendimi bunun onda biri kadar güzel gösterseydi daha çok sevebilirdim kendimi.
Fizik varlığımdan kopmak içimi acıtıyor; ama ruhani hayatımda mutluluğu aramaya gidiyorum.
Elveda hayatımın insanları…

Gidiyorum…

Etiketler:

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa