KARAGÖZ YILBAŞI (Oyun)
(Hacivat türkü
söyleyerek perdeye girer.)
Cahar attım şeş oynadım.
Cahar attım şeş oynadım.
Dubarayla yendi beni.
Ben candan severim seni hey.
Cahar attım düşeşine.
Cahar attım düşeşine.
Nayilem kalem kaşına.
Ben candan severim seni hey.
Hay Hak!
(Perde gazelini okur.)
Biraz eski ve de kirlicedir perdemiz.
Aleme şahit olmuş nicedir perdemiz.
Altı asırdır tarihtir başlı başına.
Şeyh Küşteri’den yadigardır perdemiz.
Sanmayın sıkıntıya eda, dertlilere deva
Kaleme kağıt, kağıda kalem gerek,
Ne gerekse gereğini bilir perdemiz.
Gelip geçen senenin şu son gününde.
Bakalım neler gösterecek perdemiz.
Bilirim yoktur çok lakırdıya gerek .
Sussun bütün diller, açılsın perdemiz.
Şu karşımıza gelen,
ilim sahibi, edeb sahibi, sözü hoş, özü hoş ve bize gönülden destek veren
herkesin şahitliği ile’’ kafirdir, dinsizdir, münafıktır şeytan, şeytanın
dinsizliğine ve Rahman’ın birliğine ve de milletimizin dirliğine…’’
(Hacivat yeri öper ve
ayağa kalkar.)
Demem o demek
değil!
Bana bir dost, kafadar
olsa, karşıma gelse, o söylese ben dinlesem, haddim olmayarak ben tatlı tatlı
cevap versem, gelenler şahit olup çeşm-i nazar eylese…
KARAGÖZ: Hacivat
her vuruşumda inim inim inlese. (Vurur
ve gider.)
HACİVAT: Bu
vesile ile bizi seyredenler eylenseler.
Yar bana bir
eğlence! Yar bana bir eğlence!
(Karagöz perdeye girer.)
KARAGÖZ: Senin de
sağlam bir yerin kalır mı ben oraya gelince.
(Vurur.)
Hoşt sokak satıcısı kılıklı herif hoşt! Her sabah her sabah,
senin yaptığını Çanakkaleli simitçiler yapmaz. (Vurur.)
HACİVAT: Aman
Karagözüm ne vuruyorsun?
KARAGÖZ: Vururum
tabi.(Vurur.) Her gün her gün, Ramazan davulcusu bile bu kadar işkence yapmaz. (Vurur.)
(Kavgaya başlarlar,
dövüş biter ve Hacivat gider.)
KARAGÖZ: Of,
aman, öldüm, bittim, muşmulaya döndüm. Aman kafam, bacaklarım. Köpoğlu Raki
gibi vuruyor.
MUHAVERE
(Hacivat gelir.)
HACİVAT: Vay
Karagözüm noel-i şeriflerin hayr olsun.
KARAGÖZ: A şaşkoloz suratlı, dediğin de laf mı, nohudu
bu devirde kim bulsun?
HACİVAT: Öyle
değil Karagözüm. Noel-i şeriflerin hayr olsun.
KARAGÖZ: O ne
demek yahu Hacı cav cav, yenilir mi içilir mi, günah mıdır, freng icadı mıdır?
HACİVAT: A cahil,
a dilenci kılıklı fukara. Tüm dünya bilir sen duymadın mı?
KARAGÖZ: Uydum, uydum.
HACİVAT: Neye
uydun yahu!
KARAGÖZ: Cuma
namazında niyet ettim imama uydum.
HACİVAT: Allah
kabul etsin de ben onu demiyorum.
KARAGÖZ: Ya ne
diyorsun?
HACİVAT: Yılbaşı
geldi, bir yılı daha bitirdik. Yeni yılı Rabbim hakkımızda hayırlı eylesin.
KARAGÖZ: Amin,
amin de ne önemi var yılbaşının. O “noel”, “kırışmış” dedikleri gavur icadıdır.
HACİVAT: Karagözüm
biraz evvel sana şaka yaptım. Biz tabii ki noeli kutlamıyoruz.
KARAGÖZ: Toplamayız
tabi.
HACİVAT: Ne
toplamıyoruz biz Karagözüm?
KARAGÖZ: Hacivat,
aralık ayında kayısı toplanır mı, toplanmaz.
HACİVAT: Toplanmaz
tabi, ya ben onu demiyorum.
KARAGÖZ: Peki ya
ne diyorsun?
HACİVAT: Karagözüm
bu gece milli piyango tam elli milyon veriyor. Git bir bilet al belki talih
kuşu senin kafana konar
KARAGÖZ: Kışt!
Kışt!
HACİVAT: Napıyorsun
çeşm-i siyahım?
KARAGÖZ: Sen
demedin mi darı kuşu kafana konuyor diye. O meret çok pisler. Kışt!
HACİVAT: Darı
kuşu demedim, talih kuşu yani şans. Elli milyon Karagöz'üm, bakarsın sana çıkar.
KARAGÖZ: Çıkmaz.
HACİVAT: Belli mi olur çeşm-i siyahım, şans bu. Hem sen de bu sefer şeytanın bacağını kırarsın belki.
KARAGÖZ: Olur mu hiç, tek bacakla devlet yönetilir mi hiç! Talih kuşunu yolmayı kimseden öğrenecek değiliz hamd olsun! Hem ben
bilet alamam ki param yok Hacı cav cav.
HACİVAT: Onu da ben mi söyleyeyim a sakalı ağırmış cahil. Öyleyse
git mendil sat, simit sat, para kazan al, emi!
KARAGÖZ: Aziz
Yıldırım satmaz.
HACİVAT: Aziz
Yıldırım neyi satmıyor yahu?
KARAGÖZ: Fenerbahçeli
Semih’i
HACİVAT: Onu
satsın diyen mi oldu. Hem satmasın o daha genç! Haydi git de para kazan.
KARAGÖZ: Sana bir
tekme atayım da boylu boyunca uzan. (Vurur.)
(Kavgaya başlarlar,
Hacivat gider)
KARAGÖZ: Sen
gidersin de beni buraya pamuk ipliğiyle bağlamadılar ya! Ben de gideyim
Kordon’a, Şakir’in oraya, dilber seyrine.
(Gider.)
FASIL
(Tezgâhın üstünde
simitler, fırıncı türkü söyler.)
Taze
çıktı simidim.
Daha
ben yemedim.
Geleceksen gel artık.
Bak kalmadı
ümidim.
Simidimin
susamı.
Kör, başkanın
damadı.
Geleceksen gel artık.
Gel de bırak
inadı.
(Karagöz girer.)
KARAGÖZ: Fırıncı dayı fırıncı dayı !
FIRINCI: Buyrun
buyrun, hoş geldiniz. Taze taze, sıcak sıcak simitlerim var.
KARAGÖZ: Ben
alıcı değil satıcıyım.
FIRINCI: Ne
satıyorsun?
KARAGÖZ: Şu
Çanakkale boğazı akar ya, ben dalgasını satarım.
FIRINCI: Yürü git
köpoğlu, benle eğlenir ağarmış sakalına bakmadan. Küreği kaptım mı şurdan...
KARAGÖZ: Kızma
hemen fırıncı dayı, ben simit satmak isterim.
FIRINCI: Daha
önce sattın mı?
KARAGÖZ: Sattım
sattım, sen hele beni Şakir’in orda gör.
(Fırıncı çırağına
seslenir, ver elli tane simit!)
KARAGÖZ: Elli mi,
o kadar yetmez ki!
FIRINCI: Sen
bunları sat gene gelirsin.
(Karagöz simitleri alır, çarşının yolunu tutar.)
KARAGÖZ: Simit,sıcak
simit!
YAŞLI ADAM: Oğlum
baksana!
KARAGÖZ: Simit,
sıcak simit!
YAŞLI ADAM: A oğlum
baksana!
(Karagöz duymaz, adam
bastonu kafasına geçirir.)
KARAGÖZ: Ne
vuruyorsun hödük, gün yüzü görmemiş eşek! Of aman başım başım, aktı pekmezim!
YAŞLI ADAM: Oğlum
şurdan iki simit versene!
KARAGÖZ: Al sana
iki simit. Oy oy oy gelsin paralar, gelsin paralar. Simit sattık da pekmezi de
akıttık. Adam Nuh nebiden beri bir şey yememiş anlaşılan. (Yoluna
devam eder.)
KARAGÖZ:(Kendi
kendine.) Şu insanlara bak, parayı yolda buluyorlar herhalde. Adamların ellerinde
torbalar, hanımların ellerinde pırlantalar. Şu kuyumcuya bak otuz iki dişi de
görünüyor. Görünür tabi köpoğlunun cebi Demirel’in şapkası gibi. Vay anasını!
KÜÇÜK ÇOCUK : Amca, amca
simit versene.
KARAGÖZ: Kaç
tane?
KÜÇÜK ÇOCUK: Dokuz
tane ver.
KARAGÖZ: Napacaksın
dokuz taneyi, al bir tane.
(Çocuk ağlaya ağlaya
annesinin yanına gider)
ÇOCUĞUN ANNESİ: Herif
herif, sen benim şehzademi nasıl ağlatırsın? Eşkıya! Küçücük çocukları döversin
ha!(Karagöz’e vurur.)
KARAGÖZ: Ne
vuruyon kart karı!
ÇOCUĞUN ANNESİ:
Yetişin, namusuma laf ediyor, komşular yetişin. Bir tane müslüman yok mu
yetişin! (Karagöz’e vurur.)
KARAGÖZ: Erkekliğin
onda dokuzu kaçmaktır Karagöz'üm. Kaçanın anası ağlamaz, koş Karagöz, başın belada (Kaçar.)
(Şakir’in oraya gelir.)
KARAGÖZ: Oh be,
ne zamklı karıymış, zor kurtuldum elinden.
(Simit satmaya başlar.)
KARAGÖZ: Gitsin
simitler gelsin paralar, bozulmasın aralar, simitçi, simit simit! Oh oh!
(Simitlerin çoğu
satılır, ilerinden zabıtalar gelir.)
KARAGÖZ: Aman
Karagöz zabıta geliyor, topuklara kuvvet.
( İnsanlara çarpar simitleri yere düşürür.)
KARAGÖZ: O ne yahu, insan mı dev mi, ah ah simitler yerle bir oldu. Aman
yahu köpekler bayram yaptı! (Kaçar.)
BİTİŞ
(Karagöz perdeye
söylene söylene gelir , Hacivatla karşılaşır.)
HACİVAT: Karagözüm
geçmiş olsun, Simitleri kaptırmışsın.
KARAGÖZ: Bir
köpeğin fikriyle köpekler doyar ancak. (Tokat
atar.)
HACİVAT: Yıktın
perdeyi, eyledin viran. Ben de sahibine haber vereyim heman. ( Çıkar.)
KARAGÖZ: Her ne
kadar sürc-i lisan ettiysek affola. İnşallah başka bir akşam Hacivat’ın yakası
elime geçerse ben ne yapacağımı bilirim.
(Perde kapanır.)
ÜMİT YAVAŞ
mityava@gmail.com
Etiketler: Çayyaş Edebiyat, Ümit Yavaş
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa