12 Aralık 2013 Perşembe

KARAGÖZ YILBAŞI (Oyun)



(Hacivat türkü söyleyerek perdeye girer.)
        Cahar attım şeş oynadım.
         Cahar attım şeş oynadım.
         Dubarayla yendi beni.
         Ben candan severim seni hey. 

         Cahar attım düşeşine.
         Cahar attım düşeşine.
         Nayilem kalem kaşına.
         Ben candan severim seni hey.
                                                 Hay Hak!
(Perde gazelini okur.)

Biraz eski ve de kirlicedir perdemiz.
 Aleme şahit olmuş nicedir perdemiz.
Altı asırdır tarihtir başlı başına.
Şeyh Küşteri’den yadigardır perdemiz.
Sanmayın sıkıntıya eda, dertlilere deva
Baki vü fenaya kâr etmez perdemiz.
Kaleme kağıt, kağıda kalem gerek,
Ne gerekse gereğini bilir perdemiz.
Gelip geçen senenin şu son gününde.
Bakalım neler gösterecek perdemiz.
Bilirim yoktur çok  lakırdıya gerek .
Sussun bütün diller, açılsın perdemiz.

        Şu karşımıza gelen, ilim sahibi, edeb sahibi, sözü hoş, özü hoş ve bize gönülden destek veren herkesin şahitliği ile’’ kafirdir, dinsizdir, münafıktır şeytan, şeytanın dinsizliğine ve Rahman’ın birliğine ve de milletimizin dirliğine…’’
(Hacivat yeri öper ve ayağa kalkar.)
    Demem o demek değil!
     Bana bir dost, kafadar olsa, karşıma gelse, o söylese ben dinlesem, haddim olmayarak ben tatlı tatlı cevap versem, gelenler şahit olup çeşm-i nazar eylese…
KARAGÖZ: Hacivat her vuruşumda inim inim inlese.     (Vurur ve gider.)
HACİVAT: Bu vesile ile bizi seyredenler eylenseler.
      Yar bana bir eğlence! Yar bana bir eğlence!
(Karagöz perdeye girer.)
KARAGÖZ: Senin de sağlam bir yerin kalır mı ben oraya gelince.  (Vurur.) 
Hoşt sokak satıcısı kılıklı herif hoşt! Her sabah her sabah, senin yaptığını Çanakkaleli simitçiler yapmaz.  (Vurur.)
HACİVAT: Aman Karagözüm ne vuruyorsun?
KARAGÖZ: Vururum tabi.(Vurur.) Her gün her gün, Ramazan davulcusu bile bu kadar işkence yapmaz.  (Vurur.)
(Kavgaya başlarlar, dövüş biter ve Hacivat gider.)
KARAGÖZ: Of, aman, öldüm, bittim, muşmulaya döndüm. Aman kafam, bacaklarım. Köpoğlu Raki gibi vuruyor.
                                                            MUHAVERE
(Hacivat gelir.)
HACİVAT: Vay Karagözüm noel-i şeriflerin hayr olsun.
KARAGÖZ: A şaşkoloz suratlı, dediğin de laf mı, nohudu bu devirde kim bulsun?
HACİVAT: Öyle değil Karagözüm. Noel-i şeriflerin hayr olsun.
KARAGÖZ: O ne demek yahu Hacı cav cav, yenilir mi içilir mi, günah mıdır, freng icadı mıdır?
HACİVAT: A cahil, a dilenci kılıklı fukara. Tüm dünya bilir sen duymadın mı?
KARAGÖZ: Uydum, uydum.
HACİVAT: Neye uydun yahu!
KARAGÖZ: Cuma namazında niyet ettim imama uydum.
HACİVAT: Allah kabul etsin de ben onu demiyorum.
KARAGÖZ: Ya ne diyorsun?
HACİVAT: Yılbaşı geldi, bir yılı daha bitirdik. Yeni yılı Rabbim hakkımızda hayırlı eylesin.
KARAGÖZ: Amin, amin de ne önemi var yılbaşının. O “noel”, “kırışmış” dedikleri gavur icadıdır.
HACİVAT: Karagözüm biraz evvel sana şaka yaptım. Biz tabii ki noeli kutlamıyoruz.
KARAGÖZ: Toplamayız tabi.
HACİVAT: Ne toplamıyoruz biz Karagözüm?
KARAGÖZ: Hacivat, aralık ayında kayısı toplanır mı, toplanmaz.
HACİVAT: Toplanmaz tabi, ya ben onu demiyorum.
KARAGÖZ: Peki ya ne diyorsun?
HACİVAT: Karagözüm bu gece milli piyango tam elli milyon veriyor. Git bir bilet al belki talih kuşu senin kafana konar
KARAGÖZ: Kışt! Kışt!
HACİVAT: Napıyorsun çeşm-i siyahım?
KARAGÖZ: Sen demedin mi darı kuşu kafana konuyor diye. O meret çok pisler. Kışt!
HACİVAT: Darı kuşu demedim, talih kuşu yani şans. Elli milyon Karagöz'üm, bakarsın sana çıkar.
KARAGÖZ: Çıkmaz.
HACİVAT: Belli mi olur çeşm-i siyahım, şans bu. Hem sen de bu sefer şeytanın bacağını kırarsın belki.
KARAGÖZ: Olur mu hiç, tek bacakla devlet yönetilir mi hiç! Talih kuşunu yolmayı kimseden öğrenecek değiliz hamd olsun! Hem ben bilet alamam ki param yok Hacı cav cav.
HACİVAT: Onu da ben mi söyleyeyim a sakalı ağırmış cahil. Öyleyse git mendil sat, simit sat, para kazan  al, emi!
KARAGÖZ: Aziz Yıldırım satmaz.
HACİVAT: Aziz Yıldırım neyi satmıyor yahu?
KARAGÖZ: Fenerbahçeli Semih’i
HACİVAT: Onu satsın diyen mi oldu. Hem satmasın o daha genç! Haydi git  de para kazan.
KARAGÖZ: Sana bir tekme atayım da boylu boyunca uzan.     (Vurur.)
(Kavgaya başlarlar, Hacivat gider)
KARAGÖZ: Sen gidersin de beni buraya pamuk ipliğiyle bağlamadılar ya! Ben de gideyim Kordon’a, Şakir’in oraya, dilber seyrine.   (Gider.)

                                                                      

                                                                            FASIL
(Tezgâhın üstünde simitler, fırıncı türkü söyler.)

                  Taze çıktı simidim.
                  Daha ben yemedim.
                  Geleceksen gel artık.
                  Bak kalmadı ümidim.
                                  Simidimin susamı.
                                  Kör, başkanın damadı.
                                  Geleceksen gel artık.
                                  Gel de bırak inadı.
(Karagöz girer.)

KARAGÖZ: Fırıncı dayı fırıncı dayı !
FIRINCI: Buyrun buyrun, hoş geldiniz. Taze taze, sıcak sıcak simitlerim var.
KARAGÖZ: Ben alıcı değil satıcıyım.
FIRINCI: Ne satıyorsun?
KARAGÖZ: Şu Çanakkale boğazı akar ya, ben dalgasını satarım.
FIRINCI: Yürü git köpoğlu, benle eğlenir ağarmış sakalına bakmadan. Küreği kaptım mı şurdan...
KARAGÖZ: Kızma hemen fırıncı dayı, ben simit satmak isterim.
FIRINCI: Daha önce sattın mı?
KARAGÖZ: Sattım sattım, sen hele beni Şakir’in orda gör.
(Fırıncı çırağına seslenir, ver elli tane simit!)
KARAGÖZ: Elli mi, o kadar yetmez ki!
FIRINCI: Sen bunları sat gene gelirsin.
(Karagöz simitleri alır, çarşının yolunu tutar.)
KARAGÖZ: Simit,sıcak simit!
YAŞLI ADAM: Oğlum baksana!
KARAGÖZ: Simit, sıcak simit!
YAŞLI ADAM: A oğlum baksana!
(Karagöz duymaz, adam bastonu kafasına geçirir.)
KARAGÖZ: Ne vuruyorsun hödük, gün yüzü görmemiş eşek! Of aman başım başım, aktı pekmezim!
YAŞLI ADAM: Oğlum şurdan iki simit versene!
KARAGÖZ: Al sana iki simit. Oy oy oy gelsin paralar, gelsin paralar. Simit sattık da pekmezi de akıttık. Adam Nuh nebiden beri bir şey yememiş anlaşılan.   (Yoluna devam eder.)
KARAGÖZ:(Kendi kendine.) Şu insanlara bak, parayı yolda buluyorlar herhalde. Adamların ellerinde torbalar, hanımların ellerinde pırlantalar. Şu kuyumcuya bak otuz iki dişi de görünüyor. Görünür tabi köpoğlunun cebi Demirel’in şapkası gibi. Vay anasını!
KÜÇÜK ÇOCUK :  Amca,  amca simit versene.
KARAGÖZ: Kaç tane?
KÜÇÜK ÇOCUK: Dokuz tane ver.
KARAGÖZ: Napacaksın dokuz taneyi, al bir tane.
(Çocuk ağlaya ağlaya annesinin yanına gider)
ÇOCUĞUN ANNESİ: Herif herif, sen benim şehzademi nasıl ağlatırsın? Eşkıya! Küçücük çocukları döversin ha!(Karagöz’e vurur.)
KARAGÖZ: Ne vuruyon kart karı!
ÇOCUĞUN ANNESİ: Yetişin, namusuma laf ediyor, komşular yetişin. Bir tane müslüman yok mu yetişin!  (Karagöz’e vurur.)
KARAGÖZ: Erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır Karagöz'üm. Kaçanın anası ağlamaz, koş Karagöz, başın belada (Kaçar.)
(Şakir’in oraya gelir.)
KARAGÖZ: Oh be, ne zamklı karıymış, zor kurtuldum elinden.
(Simit satmaya başlar.)
KARAGÖZ: Gitsin simitler gelsin paralar, bozulmasın aralar, simitçi, simit simit! Oh oh!
(Simitlerin çoğu satılır, ilerinden zabıtalar gelir.)
KARAGÖZ: Aman Karagöz zabıta geliyor, topuklara kuvvet.
( İnsanlara çarpar simitleri yere düşürür.)
KARAGÖZ: O ne yahu, insan mı dev mi, ah ah simitler yerle bir oldu. Aman yahu köpekler bayram yaptı!     (Kaçar.)
                                                                    BİTİŞ
(Karagöz perdeye söylene söylene gelir , Hacivatla karşılaşır.)

HACİVAT: Karagözüm geçmiş olsun, Simitleri kaptırmışsın.
KARAGÖZ: Bir köpeğin fikriyle köpekler doyar ancak.  (Tokat atar.)
HACİVAT: Yıktın perdeyi, eyledin viran. Ben de sahibine haber vereyim heman.  ( Çıkar.)
KARAGÖZ: Her ne kadar sürc-i lisan ettiysek affola. İnşallah başka bir akşam Hacivat’ın yakası elime geçerse ben ne yapacağımı bilirim.


(Perde kapanır.)


ÜMİT YAVAŞ
mityava@gmail.com

Etiketler: ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa