19 Kasım 2013 Salı

“NEJAT UYGUR’UN VEFATI” YAHUT “KELOĞLANA VE KARAGÖZE VEDA”

“NEJAT UYGUR’UN VEFATI” YAHUT 
“KELOĞLANA VE KARAGÖZE VEDA”
            
Bir gün tiyatronun ışıkları sönecek, zil sesleri susacak ve tiyatro perdesi sonsuza kadar üzerime kapanacak. İşte o zaman giderken tüm üzüntülerinizi yanımda götürerek size sadece kahkahaları bırakacağım.
Nejat Uygur

Işıklar söndü, zil sesleri sustu ve perde onun için sonsuza dek kapandı. Tam da dediği gibi oldu büyük ustanın. Vasiyetindeki gibi bize sadece kahkahaları bıraktı ve de ondan arta kalan boşluğunu. Sahnenin son efendilerinden biri daha büyük oyuna katılmak üzere terk-i diyar eyledi. Yanlızca Nejat ağabey mi, Ferdi Özbeğen, Tekin Akmansoy, Savaş Akova, Müslüm Gürses, Metin Serezli, Dinçer Çekmez, Yaşar Güner, Tuncel Kurtiz, Turgut Özakman… Uzayıp gidiyor liste. Biz 2013’de çok eksildik, her zamankinden biraz daha çok.
Nejat Uygur’un vedası farklı bir boyut taşıyordu bu vedalar içinde. Kemal Sunal ve Erol Günaydın’dan sonra Nejat Uygur’la birlikte biz Keloğlan’a ve Karagöz’e de veda ettik. Yazıma tanzimatvari bu başlığı seçmemin sebebi de budur. Bin yıllardır bu toprakların insanlarının zihinlerinde ve muhayyilelerinde yaşamış bir kahramandır Keloğlan. Saf, masum aynı zamanda zeki, kendisine yapılan kötülükleri, ona karşı hazırlanan oyunları boşa çıkaran, güldüren, eğlendiren bizden biri. Bir koca anacığı, bir uyuz eşeği bir de kel başı. Bir zaman Rüştü Asyalı ile vücud buldu sinemamızda ama ondan çok ninelerimizin, dedelerimizin masallarında, çocukluk anılarımızda yaşadı. Ve Karagöz, aynı Keloğlan gibi  asırlardır bize bizi anlattı, güldürdü, düşündürdü, çok sevildi ve çok izlendi. Kah saraya kadar yükseldi, padişahların huzurunda izlendi kah Direklerarası’nda fakirin, yoksulun, gelen geçenin neşe kaynağı oldu. Görünüşte cahildi, lafları da biraz tersten anlıyordu ama masumdu, kötülük yoktu içinde. Zaman geçti masalları anlatanlar göçtü, masallar unutuldu. Hayalbazlar hayal oldu, Karagöz tozlu raflarda kaldı ama sinemada biz Keloğlan’ı, Karagöz’ü izlemeye devam ettik yıllarca. Kemal Sunal buna Keloğlan, Karagöz demedi de Şaban dedi, ismini değiştirdi, yüzünü sesini verdi ama karakterini değiştirmedi. Aynı Keloğlan, Karagöz gibi Şaban da saf, masum, zeki, fakir, gülünen ve halkça sevilen bir karakter oldu. Sonra Kemal ağabeyi de yitirdik. Meddahımız Erol Günaydın gitti sonra. Bir de Nejat Uygur vardı, sinemada da boy gösterdi, alkış aldı ama en çok tiyatro sahnelerinde sevildi. Bizim Nejat ağabeyimizdi o, Cafer beyimiz, Minimini Minti’mizdi. Karagözvari bir havayla kelimelerle oynardı, ondan başkasına da yakışmazdı, güldüremezdi kimse böyle ustalıkla. Yeri geldi Özal’a Özal’ı izletti. O, karakterlerini masumiyeti bir kaide yapıp üzerine oturttu. Hangi isimle hangi oyunda izlersek onu hep bunu gördük. Ezilen bir karakter, genellikle yoksul, cahil ama hakkını yedirmeyen, masum, saf, sevecen… Keloğlan’dı o, Karagöz’dü. Ardında milyonların severek izlediği; Hanedan, Kaynanatör, Sizinki Can Da Bizimki Patlıcan Mı, Param Yok Memet, Cibali Karakolu, Minimini Minti, Zamsalak, Aman Özal Duymasın, Alo Orası Tımarhane Mi, Hastane Mi Kestane Mi, Miğferine Çiçek Eken Asker ve daha aklıma gelmeyen sayısız oyun bıraktı. Hepsi çok izlendi, hepsine çok gülündü. Popüler olmanın rahatlığıyla kaliteden asla ödün vermedi. Çok şey yazılır çizilir, çok şey söylenir daha büyük usta için. Nejat ağabeye Allah’tan rahmet sevenlerine ve ailesine başsağlığı diliyorum. Daha çok şey derdim ama Nejat ağabeyin ifadesiyle “Anlayan anladı”. Selamlar ile.

                                                                                                                                                                                                                                                                                         Ümit Yavaş

mityava@gmail.com


http://www.gazetestarcanakkale.com/yazar.asp?yaziID=3228  adresinde 19 Kasım 2013 tarihli yazım

Etiketler: ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa